TÜSİKON GENEL BAŞKANI ORHAN BEŞİKTEPE, 28 ŞUBAT MİLLİ İRADEYE İNANCA VE EKONOMİYE YAPILAN DARBEDİR
ABDULLAH YİĞİT-İSTANBUL
Türkiye Üreticiler Sanayiciler ve İş Adamları Konfederasyonu ( TÜSİKON ) Genel Başkanı Orhan Beşiktepe, 28 Şubat için mesaj yayınladı.
TÜSİKON Genel Başkanı Orhan Beşiktepe, 28 Şubat süreci, başörtüsü yasakları ve dindar kesim üzerinde kurulan baskılar yoluyla sosyo-psikolojik tortular bırakırken; yasaklanan siyasiler, kapatılan partiler, hortumlanan bankalar ve tarumar edilen kamu maliyesi üzerinden ciddi siyasi ve ekonomik yıkımlara da yol açmıştır dedi.
“Ekonomi daraldı, enflasyon canavarı hortladı”
TÜSİKON Genel Başkanı Orhan Beşiktepe, Açıklamasının devamın da darbeler tarihinde ‘postmodern darbe’ olarak müstesna yerini alan ve demokratik siyasi sistemin yakın tarihte yaşadığı en büyük yıkımlardan birini temsil eden 28 Şubat’ın elbette hafızamızda ayrı bir yeri vardır. Çok partili dönemde yaşanan geleneksel askerî darbelerden farklı olarak silahlı kuvvetlerin yargı, medya, akademi, finans ve ekonomi dünyası ile iş birliği halinde başlattığı 28 Şubat sürecinin oluşturduğu derin ve çok yönlü tahribatın izlerini halen farklı zeminlerde gözlemlemek mümkündür. Hortumlanan bankalar ve tarumar edilen kamu maliyesi üzerinden ciddi siyasi ve ekonomik yıkımlara da yol açtırmıştır.
“28 Şubatçıların iktisadi anlayışı IMF ile FETÖ’ cülerle aynı”
28 Şubat sürecinin kapsamlı bir ekonomi politik değerlendirmesini yapabilmek için Türkiye’nin 1980 sonrası odaklanmak gerekiyor. ‘serbest piyasa ekonomisi’ kavramı lafta savunulurken bu yapıyı destekleyecek düzenleme ve denetleme mekanizmaları kurulamadığı için ekonomi dış şoklara daha açık hale geldi. 1991 yılında başlayan koalisyonlar döneminde siyasi istikrarın da kaybedilmesi ile birlikte Türkiye’de kaçınılmaz olarak politik belirsizlikler ve finansal krizlerin iç içe geçtiği 10 yıllık yıpratıcı bir istikrarsızlık dönemi başladı. Bu dönemde yüksek enflasyon, kontrolsüz artan kamu borç yükü ve uluslararası borçlanma, ekonomi yönetimini kısır bir döngüye mahkûm etti. Sonuçta patlak veren 1994 finansal kriziyle birlikte 1989’da alınan finansal liberalizasyon kararından sonraki ilk sistemik sarsıntı yaşanmış oldu.
2002 yılından itibaren Türkiye AK Parti hükümetleri yönetiminde gerek demokrasinin kökleşmesi ve Avrupa Birliği standartlarında demokratik kurumların oluşturulması, gerek askerî vesayetin geriletilmesi ve ordunun milli savunma ile ilgili asli fonksiyonlarına odaklanması, gerekse finansal burjuvazinin kamu maliyesindeki zayıflıklar üzerinden rant devşirmesinin engellenmesi alanlarında büyük mesafe katetti. Güçlü irade ve dik duruşla insanların inançlarına kadınlarımızın başörtüsüne konulan yasaklar kaldırıldı 28 Şubatın izleri bir nebze olsa silindi.
Ancak bütün bu gelişmeler gözümüzü kamaştırıp, uygun ortam oluştuğunda yaşanan bazı travmatik tecrübeleri memnuniyetle tekrarlamaktan çekinmeyecek kurum ve aktörlerin varlığını bize unutturmamalı. Demokratikleşmenin devamı ve makroekonomik yönetimin dirayetli biçimde sürdürülmesi noktasında gösterilecek zaafiyet, bu topraklarda her zaman sistemik riskler üretir dedi.